Ekleyen : TURKIYE.DK

Eklenme Tarihi : Salı, 26. Nisan 2011 18:46

2902 kez okundu

Ekonomik Kriz 2000 yılının kasım ayında yaşanan ekonomik kriz likidite krizi bi şekilde kendini göstermiştir.

1999 yılının aralık ayında IMF birlikte imzalanan stand-by anlaşmasından sonraları ekonomi yönetimi(hükümet) üç yıllık 1 istikrar programını yürürlüğe koymuştur.

Temel amaç enflasyonun düşürülmesi, kamu açıklarının azaltılması, mali ve ekonomik reformlarla ekonominin sağlıklı 1 yapıya kavuşturulması bi şekilde belirlenmiştir.

Bu amaca ulaşmak için sıkı para politikasını sürdürmek, TCMBnın piyasaya vereceği likiditeyi (n.i.v.) belirli seviyede tutmak, kontrollü ve reel faizin altında döviz kuru artışı sağlamak, kamu harcamalarını kısıtlamak, özelleştirmeleri gerçekleştirmek ve reel faizi yüksek tutarak yurtdışından fon girişi sağlamak öngörülmüştür.

Kasım 2000'e kadar yazılım belli sapmalara karşın başarıyla yürütülmüştür. Enflasyonun %50nin altına indiği, döviz kurlarının denetim altına alındığı, TCMB'nın döviz rezervlerinin istenen seviyede bulunduğu ve TCMB'nın piyasayı denetim edebildiği, ekonomik büyümenin ise %6 civarında gerçekleştiği görülmüştür.

Bunun yanısıra; özellikle avrupa birliği sürecinde beklenen politik reformların yapılamaması, özelleştirme sürecinin epey yavaş işlemesi, bankacılık kesiminde lazım kanuni düzenlemelerin gecikmesi, vazife zararları giderek büyüyen kamu bankalarının ekonomiye yük olmaktan çıkarılması yönünde 1 adım atılamaması, bankacılık sektörü ve iş dünyasını içeren birçok yolsuzluğun açığa çıkması nedeniyle yurtdışından sağlanacak sermaye girişinde güvensizlik boyutunun büyümesi, bankacılık sektörünün özkaynak yetersizliği, dar vadeye ve yüksek faize dayanan pasif yapısı, hazine bonosu ağırlıklı aktiflerinin yanında batık kredi oranının %20lerin üzerinde olduğunun yabancılarca epey iyi bilinmesi, geleneksel bi şekilde kasım-aralık aylarının acayip spekülatif yatırımcıların türkiyedeki aktiflerini satıp pozisyon kapatmaları ve eşdeğer zamanda türk bankalarının da açık pozisyonlarını kanuni seviyelere çekmek için döviz alımına yönelmeleri krizin çıkışında etken olan faktörlerdir.

Brizin başlaması:
Bankaların döviz temini için en büyük satıcı TCMB, kaynak ise ağırlıklı bi şekilde devlet tahvili ve hazine bonoları olduğundan, bankalar ellerinde bulunan tahvil ve bonoları satarak likidite elde etmeye ve bununla da döviz satın almaya başladılar.

Bu durum, hazine bonosu fiyatlarının ve gecelik faizlerin %2000 lere doğru yükselmesine yol açtı. TCMB, IMF ye verdiği söze rağmen piyasaya likidite sağlamaya karar verdiyse de, bu kararında geç kalmıştı.

Bu operasyon tcmbnın kullanılabilir döviz rezervi olan 7 milyar usdnın erimesine yol açtı.

Bu likidite krizinde en çok etkilenen kurumlar ise aktifinin ağırlığını %30-35 seviyelerinde maliyetle hazine bonosu bulunduran demirbank gibi birkısım bankalar olmuştur. Bu bankalar özkaynaklarından çok ziyan etmeleri için tasarruf mevdutaı sigorta fonuna devroldular.

Likidite krizine düşen bankalar, piyasaya olan kredilerini durdurdular, üstelik 1 kısmı bu kredileri geri çağırdı. Sanayi ve ticaretin finansmanı için kullandırılan kredilerin faizleri %300-400 seviyelerine çıktı.özellikle tüketici kredilerinin de durdurulmasıyla başta otomotiv olmak üzere birçok sektörde istek bıçak gibi kesildi.sanayi üretimi yavaşladı, stoklar arttı, birtakım fabrikaların üretimi durdurduğu görüldü. Örneğin tofaş, bosch.

Zaten kaynak yetersizliği içerisinde çalışan orta ve ufak ölçekli firmalar ise, gerek talebin daralması (paranın tüketimden repoya kayması nedeniyle), gerekse bankaların kredi kullandırmamaları, kullandırılsa dahi faizin astronomik olması için krizden daha kötü etkilenmişlerdir.

Başka çare kalmadığını gören hükümet ımf e ilave niyet mektubu birlikte ek taahhütlerde bulunarak, mali yardım sağlamış, piyasadaki likidite durumunu rahatlatarak faiz oranlarını aralık ayı boyunca kademeli bi şekilde düşürmüştür. Bu kriz döneminde ülkeden çıkan döviz tutarının 7 milyar usd civarında olduğu tahmin edilmektedir.


Toplam Kullanılan Oy : 561