2 Ekim 1968'de Özbekistan'da doğdu. 9 çocuklu ailenin 8. çocuğudur. 5'i kız, 3'ü erkek 8 kardeşi vardır. Annesi Sultan Paşşa Hanım anaokulu öğretmeni, Babası ise marangozdu.
Sovyetler Birliği içerisindeki Türk Cumhuriyetleri'nden Özbekistan'da, kalabalık bir aile oldukları için çok zengin değillerdi. Şahsenem okuldan kalan boş vakitlerinde, arkadaşları ile birlikte sokakta oyun oynamak yerine, aile bütçesine katkıda bulunabilmek için anne ve babasına yardım ederdi. Kimi zaman babasının Ustahanesinde (Marangoz Atölyesinde), yürüteç, salıncak yapmak için ağaç rendelemeye ve işlemeye yardım ederdi. Cumartesi gecelerini ise, bu salıncak ve yürüteçlerin üzerine çizimler yaparak geçirirdi. Bu yapılan eşyalar pazar günleri pazarda satılırdı. Şahsenem, pazarda bunların satılmasına da yardım eder ve akşam olunca satılanların paralarıyla ev için erzak alırlardı. Bu sepeblerden, Şahsenem çocukluk yıllarında hiçbir zaman oyun oynayamadı; kısacası çocukluğunu tam olarak yaşayamadı. Hala bir çocuk gibi olan Şahsenem'e arkadaş çevresi "Sen hala çocuksun" derler. Zamanında yaşayamadığı çocukluğunu şimdi yaşıyor. Öğretmenlik mesleği de anaokulu öğretmeni olan annesinden bulaşmış olmalı ki, bitirdiği üniversitede 2 yıl boyunca severek hocalık yaptı. Şahsenem, her öğretmenin mutlaka sanatçı yönünün olması gerektiğine inanır. Bundandır ki, aynı zamanda çok başarılı bir öğretmendi.
El Harezmi Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden başarıyla mezun oldu. 15-16 yaşlarında Özbekistan'ın ünlü hocalarından şan ve müzik dersleri aldı. Şahsenem, Özbek Sanat Müziği ustası Rüsmet Yusupov ve ustad Alla Bergen tarafından Özbek Sanat Müziğinin derslerini aldı.
Kardeşleri halk müziği ile ilgilenirken, o pop müziğe yöneldi. Böyle bir ortamın içinde yetişmesi, doğal olarak pop müziği ile halk müziğinin içiçe girmesine yol açtı. Böylelikle Şahsenem çocukluğundan itibaren kendisini müziğe adayıp, kendi tarzını yarattı. Profesyonel sahne hayatına 16 yaşında başlayarak, ismini Özbekistan'da duyurdu. SABA isimli pop grubunda uzun süre solistlik yaptı. Özbekistan'ın ilk pop sanatçısı Batır Zakirov adına 1991'de düzenlenen yarışmada da birinci oldu. Bununla yetinmeyerek uluslararası "Asya'nın Sesi" yarışmasında "Özel beğeni mansiyonu" ödülünü aldı.
Kendi ülkesi olan Özbekistan'da bir çok konser veren Şahsenem, Özbek halkı tarafından "Özbekistan'ın Tarkan'ı " diye tanımlanıyor. Aynı zamanda Özbek Devlet Flarmonisi sanatçısı olan Şahsenem, Özbekistan'da 'Şahsenem Kiliçeva' olarak tanınıyor.
1991 senesinde Özbek film yapımcıları, Şahsenem'in fotojenik yüzü olduğunu ekranlardan keşfettiler ve ona, sinema film teklifleri yağmaya başladı. İki sinema filminde başrol oynadı ve kendi parçalarını seslendirdi. Birincisi "Kim Deli" isimli Kino Komedisi, diğeri ise "Günah" isimli filmlerdir.
Özbekistan'da dans öğretmenliği de yapan Şahsenem'in 60 tane dans öğrencisi vardı. Onlara Özbek halk müziğini sentezleyerek, özel koreografilerle dans dersleri verdi; ve dans öğrencilerine bir çok konserlerde sahne aldırdı. Yani Şahsenem çocuklara karşı büyük bir sevgi taşıyor ve aynı zamanda dans etmeyi de çok seviyor. Şahsenem ilk dans eğitimini, annesi Sultan Paşşa Hanım ve büyük ablası Zülfiye'den, daha sonra dans hocası Doçent Doktor Polat Rahmanav tarafından aldı.
'Akacak kan damarda durmaz ' misali Şahsenem'de Özbekistan'da başarıdan başarıya koşup, hergün adının ününü biraz daha arttırdıktan sonra Özbek kalıplarının dışına, yurtdışına açılmaya karar verdi. Ve bundan dolayı Özbekistan'daki bir çok sinema projesini dondurdu. Çünkü, Şahsenem Türkiye'ye yerleşti. Ve bir gün sinema ile ilgili projelerini (özellikle tarihi film projelerini) hayata geçireceğini biliyor.
1992 yılında konser turnesi için Türkiye'ye gelen Şahsenem, burada 20 tane konser verdi. Ve turne sırasında Türkiye'de kalma kararı aldı. Bir ülkenin zirveye çıkan sanatçısı olarak, yurtdışına çıktıktan sonra Şahsenem için ikinci bir hayat başladı. Bu yeni yaşamında 4 sene şarkı söylemeden bir hayat mücadelesi verdi. Yani yeni bir hayat okulu okudu. Türkiye'de uzun süre kalabilmek ve vatandaşlık hakkını alabilmek için büyük bir savaştı bu hayat okulu. Türk halkını, kültürünü, geleneklerini yakından tanımak için bir kaç yıl boyunca tezgahtarlıktan, terziliğe, çaycılıktan, tercümanlığa, sekreterliğe kadar, kendi mesleği olmayan bir çok işte çalıştı; ama severek çalıştı. Çünkü Şahsenem'in bir amacı vardı. Türk insanını tanımak için Tükiye'deki Türkler gibi yaşaman gerekiyordu.
Ve Şahsenem bu konu ile ilgili :"Türkiye'de müzik yapmak istiyorsan ilk önce Türki insanını yaşaman gereklidir" der. İşte, Şahsenem'in başarısının sırrı buydu.
1997'de ilk albümü olan 'Seyyah' ile Türk müzik dünyasındaki yerini aldı. Özbek yöresine ait takıları, kendine özgü giyim tarzı ile Türk halkına özlediği duyguları getiren Şahsenem, onların özlemini şarkılarıyla dindirdi. Biranda sesi, yorumu ve güzelliği ile Türk halkının sonsuz sevgisini kazandı. Kaset satışları ile büyük bir başarı elde etti. Gözyaşlarım Anlatır, O Bu Gece Gelecek, Nar Tanem, Seyyah... vb. parçaları hala dillerden düşmeyen parçalar olmuştur.
3 yıl aradan sonra 2000 yılında, ikinci albümü 'Efsane Aşk' ile yine sevenleriyle buluşmuş ve artık onların gönlünde ölümsüzleşmiştir.
Halen müzik çalışmalarını Türkiye'de sürdüren Şahsenem, üçüncü albümünün çalışmalarına devam etmektedir.
|