Türkiye, resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti (Türkiye Cumhuriyeti, başkenti Ankara olan ve Eski Dünya karaları denilen Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birbirine en çok yaklaştığı noktada bulunan ülkedir. Ülke topraklarının bir bölümü Anadolu Yarımadası'nda, bir bölümü ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur. Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan (Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti) ile, İran, Irak ve Suriye'dir.

Türkiye, yedi bağımsız Türk devletlerinden birisidir. Kişi sayısına göre baskın din İslâm'dır. Ülkenin resmi dili Türkçe'dir. Fakat ülke nüfusunun %18'ini oluşturan Kürtler ve Zazalar, Kürtçe ve Zazaca dillerini de çoğunlukla kullanırlar.

Türkiye, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı sonunda yenilmesinden sonra, Osmanlı Devleti'nin yerine kurulan ardıl devletler içinde tek bağımsız devlet olarak devletin Türk nüfus çoğunluğuna sahip toprakları üzerinde Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki halkın büyük mücadelesi ile kurulmuştur. Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler ise Türkiye'nin (başlıca ardıl olmak bir yana) tek ardıl devlet sayılması gerektiğini savunurlar. 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyeti ilan eden Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu iradesinin sahibidir.

Türkiye, aralarında Birleşmiş Milletler, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, Avrupa Konseyi, İslam Konferansı Örgütü, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Dünya Ticaret Örgütü, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, Ekonomik İşbirliği Örgütü 'nün bulunduğu birçok uluslararası örgüte üyedir. 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren Avrupa Birliği'ne tam üyelik için müzakerelere başlanmıştır. Türkiye, siyaset bilimciler ve ekonomistlere göre bir bölgesel güçtür.


Etimoloji

Tarihçi İlber Ortaylı bir makalesinde Cenevizli ve Venedikli tüccar ve diplomatların, 12. yüzyılda, Türkiye'yi Turchia ve Turmenia olarak tanımladıklarını belirtir. Ayrıca, Türkiye adı ilk defa 1190'da bir yazılı kaynakta, Haçlı Seferi vak'ayinamesinde geçmektedir. Abdulhaluk Çay ise Turchia tanımını çok daha gerilere götürür ve Turchia tabirine ilk defa 6. yüzyılda Bizans kaynaklarında rastlandığını belirtir ve şöyle der "Bu tabir 9. ve 10. yüzyıllarda İdil/Volga Nehri'nden Orta Avrupa'ya kadar uzanan saha için kullanılmıştır. Bu kullanımın Kafkasya bölgesinde Hazar Kağanlığı için Doğu Türkiye’si, Arpad Hanedanı'nın kurduğu Macar Devleti için Batı Türkiyesi şeklinde olduğunu ve aynı tabirin 12. yüzyıldan itibaren Anadolu için kullanıldığını belirtir. Tarihte 13-14. yüzyıllarda Mısır Memlûkleri de Türkiye adını kullanmışlardı: "ed-devlet üt Türkiya" (1250-1387). Türkçedeki kelime anlamı ise Türk ve İye (ait) kelimelerinin birleşmesi ile oluşan Türkiye kelimesidir.

Osmanlı Devleti'nde, 19. yüzyıla kadar Türkiye adı kullanılmadı; Devlet-i Âliyye, Devlet-i Osmaniye, Memalik-i Şahane, Diyar-ı Rum adları kullanıldı. Fakat dış dünya Osmanlı İmparatorluğu adını kullanmak yerine Türkiye adını kullanmışlardır. O dönemde yabancı dillerle çizilmiş haritalara bakıldığında bu durum açıkça ortadadır. Daha sonra, Jön Türkler arasında Osmaniye yerine Türkistan, Türkeli, Türkili gibi adlar önerildiyse de, Orta Asya'da Türkistan adlı bir devlet olduğundan bu benimsenmedi. Anayasada (1921) "Türkiye" adı yazıldı ve 1923'de devletin resmi adı Türkiye olarak kabul edildi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 29 Ekim 1923'ten 1 Kasım 1928'e kadarki isminin yazılışı Osmanlı Türkçesi ile توركيه جمهوريت şeklindedir. 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı "Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun"un kabul edilmesi ile yazılış bugünkü halini almıştır.


Tarihçe

Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve silah arkadaşları tarafından, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması ile, I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış ve savaşı kazanan devletlerce paylaşılmış Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu ve Trakya'da kalan toprakları üzerine kurulmuştur. İstiklal Harbi, Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak, milli egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için Büyük Millet Meclisi tarfından yönetilen, çok cepheli bir savaştır.

Kurtuluş Savaşı'nda düşmana karşı koyan, ülkenin direniş örgütlenmeleri ve güçleri olan milli güçler, Osmanlı ordusu ile Kurtuluş Savaşı milis ve gönüllülerinden oluşan Kuvayı Milliye'dir.

Kuvayı Milliye, ülkenin dört bir yanının Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan birliklerince ele geçirildiği, Mondros Mütarekesi ile ülkeye ağır koşulların dayatıldığı, Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı, her şeyin bitti sanıldığı günlerde, milletin tepkisi olarak doğan bir halk direnişidir.

Bayrak


Cumhurbaşkanlığı forsu


Slogan: Yurtta barış, cihanda barış


Ulusal Marş: İstiklâl Marşı


Türkiye'nin Dünya üzerindeki konumu.


Başkent

Ankara
41°1′N 28°57′E


Resmî dil(ler)

Türkçe


Milliyet

Türk


Yönetim biçimi

Parlamenter, cumhuriyet


- Kurucusu

Mustafa Kemal Atatürk

- Cumhurbaşkanı

Abdullah Gül

- Başbakan

Recep Tayyip Erdoğan

- Meclis Başkanı

Mehmet Ali Şahin

- Anayasa Mahkemesi Başkanı

Haşim Kılıç


Kuruluş

- Lozan Antlaşması

24 Temmuz 1923

- Cumhuriyetin ilanı

29 Ekim 1923

- Saltanatın kaldırılması

1 Kasım 1922

- TBMM'nin kurulması

23 Nisan 1920


Yüzölçümü

- Toplam

783.562 km²
302,535 mil²

- Su (%)

1.3


Nüfus

- Sayımı

73,722,988

- Yoğunluk

92.6/km²
239,8/mil²


GSYİH (SAGP)

- Toplam

735.828 milyar $


GSYİH (düşük)

- Toplam

735.828 milyar $


Gini (2005)

38


İGE

▲ 0.806


Para birimi

Türk lirası


Zaman dilimi

Doğu Avrupa Zaman Dilimi (UTC+2)


Trafik akışı

sağ


Internet TLD

.tr


Telefon kodu

90


12 Haziran 1919'da Havza'dan Amasya'ya gelen Mustafa Kemal Paşa buradan yayımladığı bildiri ile ülkenin içine düştüğü durumu açıklıkla saptıyor, çözümün bütün güçlerin birleşmesinden geçtiğini vurguluyordu. Mustafa Kemal Amasya'da Anadolu ve Rumeli'de kurulan Müdafaa-i Hukuk Dernekleri'ni birleştirme, kongreler yaparak tüm milletin kesin kararına dayalı yeni bir yönetim kurma amacıyla Amasya Tamimi'ni hazırlamıştır.

Bu tamim milli egemenliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk adımdır. Milletin teşkilatlandırma ve mücadele yöntemleri belirginleşmiştir. Milli Egemenlik ve milli bağımsızlık fikri ilk kez ortaya atılmıştır.

8 Temmuz'da İstanbul'a görevinden ve askerlikten ayrıldığını bildirerek, Osmanlı Hükûmeti ile tüm ilişkilerini sona erdiren Mustafa Kemal ertesi gün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi'nin başkanlığına seçildi. 23 Temmuz 1919'da Mustafa Kemal'in başkanlığında toplanan Erzurum Kongresi'nde alınan karar ile;

Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk üyeleri

Millî direnişi oluşturmada ikinci büyük adım olan ve 4-11 Eylül 1919 tarihinde yapılan Sivas Kongresi'nde Mustafa Kemal Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin başkanı olarak seçilerek Milli Kurtuluş Savaşı'nın yetkili lideri haline gelmiştir.

27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Mustafa Kemal Ankara'yı Anadolu'daki direniş hareketinin merkezi olarak seçmiştir.

İstanbul'un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımlayarak, olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara'da toplanacağını bildirerek Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temellerinin Ankara'da atılmasını sağladı.

Atatürk 21 Nisan'da yayımladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.

TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal'i (Atatürk), başkanlığa seçti. Mustafa Kemal, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü.

Siyasal hayat

9 Eylül 1923'te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk siyasi partisidir. Merkez kanatta yer alır.

Başlangıçta adı "Halk Fırkası" olan parti 1924 yılındaki kurultayda adını Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirdi. 1927 yılında Atatürk tarafından belirlenen, "Cumhuriyetçilik", "Halkçılık", "Milliyetçilik", ve "Laiklik" ilkelerini tüzüğüne ekledi. 1935 yılındaki kurultayda daha önceki dört ilkeye Atatürk'ün kararıyla "Devletçilik" ve '"Devrimcilik" ilkeleri de eklenerek ilkeler altıya çıkarıldı ve partinin adı "Cumhuriyet Halk Partisi" oldu.

Türkiye'deki tek parti yönetiminin, bugünkü anlayış ve tanım çerçevesinde bir demokrasi olmadığı çok açıktır.

Doğu ve Orta Avrupa sağ ve sol diktatörlerin baskısı altında idi. Almanya'da Hitler İtalya'da Mussolini, İspanya'da Franko'nun faşist yönetimleri vardı. Fransa, Belçika ve İsviçre'de kadınlar en temel insan haklarından biri olan siyasal haklardan yoksun bulunuyorlardı. Yani nüfusun yarısını oluşturan kadınların seçme ve seçilme özgürlükleri yoktu.

Mustafa Kemal Atatürk

II. Dünya Savaşı'nın hemen ardından, gerek uluslararası siyasetteki gelişmeler, gerekse ülke içindeki yeni oluşumlar rejimin genel niteliğinde önemli değişiklikleri gündeme getirdi. Basında ve mecliste çok partili siyasal sistemi savunan bir anlayış oluştu. Buna CHP genel başkanı ve cumhurbaşkanı İsmet İnönü de yaptığı konuşmalarla destek verdi.


Çok partili hayata geçiş

1946 yılından itibaren Türk siyasi hayatının CHP dışında 2. bir partinin kurularak seçimlere çok partili olarak gidilmesi ile başlamıştır.

Çok partili hayat 1945 yılında Nuri Demirağ tarafından kurulan Milli Kalkınma Partisi ile başlamıştır. Fakat Milli Kalkınma Partisi istediği başarıyı elde edememiştir. 1958 yılında kendi kendini feshetmiştir. 7 Ocak 1946'da Dörtlü Takrir'e imza atanlar tarafından kurulan DP'nin parti genel başkanlığına Celâl Bayar getirildi. DP, ekonomi ve siyasette liberal düzenlemeleri savunuyordu.

1950 genel seçimleri'nde Demokrat Parti galip olarak çıkmıştır. Adnan Menderes liderliğindeki DP ilk başlarda çok popülerken 1950'lerin sonlarına doğru yaşanan ekonomik sıkıntılar ve hükümetin antidemokratik uygulamaları nedeniyle sıkıntılı bir döneme girmiş ve 1960 yılında yapılan askerî darbe ile çok partili yaşam kesintiye uğramıştır.[kaynak belirtilmeli] Darbe neticesinde dönemin cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve dönemin Başbakanı Adnan Menderes idama mahkûm edilmiş fakat baskılar neticesinde Celâl Bayar'ın cezası müebbede çevrilirken, Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu idam edilmişlerdir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk üyeleri

Yönetim biçimi Cumhuriyet olan Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal önderliğinde 1923'te kurulmuştur. Resmî dili Türkçe'dir. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti yönetim anlayışı vardır. Kuvvetler ayrılığı esası vardır. Yasama işlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütme işlerini Hükûmet, yargı işlerini ise bağımsız mahkemeler yapar. Türkiye'de 1923'te cumhuriyetin ilanı ile devlet başkanı, cumhurbaşkanı sıfatını almıştır. Cumhurbaşkanı devletin başı ve başkomutandır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yasama organıdır. Halk tarafından her 4 yılda bir yapılan seçimler ile belirlenen milletvekilleri, TBMM çatısı altında yasama görevini yerine getirmek üzere kanunları belirler. TBMM'ye 550 milletvekili seçilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti'nde yürütmenin başı olan başbakan, Bakanlar Kurulu'na başkanlık eder, hükümeti ve icraatlarını yönetir. Türkiye Cumhuriyeti'nde her 4 yılda bir genel seçimle oluşan Meclis tarafından Başbakan, 4 yıl süre ile seçilir.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 9 Eylül 1923'te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş olan, Türkiye'nin ilk siyasi partisidir. Atatürk zamanında merkezde bir çizgi takip ederken, çok partili düzene geçişle birlikte ortanın soluna doğru kaymıştır. 1927 yılında "Cumhuriyetçilik", "Halkçılık", "Milliyetçilik", ve "Laiklik" ilkelerini tüzüğüne ekledi. 1935 yılındaki kurultayda daha önceki dört ilkeye "Devletçilik" ve '"Devrimcilik" ilkeleri de eklenerek ilkeler altıya çıkarıldı ve partinin adı "Cumhuriyet Halk Fırkası" oldu.

Dış politika

Osmanlı devleti, Lozan Antlaşması'nı I. Dünya Savaşı'nın galip devletleri ile eşit koşullarda imzalamış ve milletlerarası alanda, Türkiye adı altında Cumhuriyet olarak varlığını sürdürmeye devam etmiştir.

Atatürk Döneminde dış politikalar

Atatürk; Yurtta Barış, Dünyada Barış sözü ile uluslararası ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî politikasının ne olacağını tüm dünyaya belirtmiştir. Atatürk barışçıl ancak Türk Milleti'nin çıkarını gözeten bir dış politika izlemiş ve bunun için döneminde bölge eksenli oluşumlar sağlamaya çalışmıştır. Bunla hem ülkenin hem ekonomik ve siyasi açıdan Türkiye için önemli olan bölge ülkelerinin her alanda işbirliği yapmasını sağlayarak Batılı ülkelerin uygulamaya çalıştığı dış etkiyi kırmayı amaçlamıştır.

Türkiye ve Milletler Cemiyeti

Türkiye, Milletler Cemiyeti'nin kurucu üyesidir.

Sadabat Paktı

Mustafa Kemal, ölümünden bir yıl önce (8 Temmuz 1937) gerçekleştirdiği Sadabat Paktı ile Ortadoğu ve Kafkaslar'da İran'ı kendisine asıl muhatap olarak görmüş İran ile Türkiye'nin bölgesel işbirliği ve ortaklık antlaşması olarak Sadabat Paktı'nın imzalanmasını gerçekleştirmiştir. Türkiye, İran, Irak ve daha sonra SSCB'nin önerisiyle Afganistan katılmıştır. Sadabat Paktı, II. Dünya Savaşı sonrasında hukûken yürürlükte kalmıştır ama Atatürk sonrasında unutulmuştur.

Balkan Antantı

1934 de yapılan Üçüncü Balkan Konferansı' ı sonucu ortaya çıkan Antant ile birlikte, taraflardan biri Balkanlı olmayan bir devlet tarafından saldırıya uğrar ve bir Balkan devleti de saldırgana yardım ederse, diğer tarafların bu Balkanlı saldırgana karşı birlikte savaşa gireceklerine dair gizli bir protokol de imzalanmıştı.

Atatürk Sonrası dış politika

Birleşmiş Milletler, NATO ve AB

Birleşmiş Milletler, Türkiye'nin aralarında bulunduğu 51 ülkenin katılımıyla 24 Ekim 1945 tarihinde kurulmuştur. Katılın ülke sayısı zamanla artarak günümüzde bu sayı 190'ı geçmiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletler'e ilk üye olan ülkelerden biridir ve Birleşmiş Milletler ile Kore, Somali, Bosna, Filistin ve Afganistana asker göndermiştir. Son olarak da Lübnan'a asker gönderme kararı almıştır.

Türkiye, Ekim 2008'de 192 ülkeden 151 ülkenin oyunu alarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği görevine seçilmiştir. Türkiye; 2 yıllığına bu görevinde, Avusturya ile birlikte Batı Avrupa'yı temsil etmektedir.

9 Nisan 1949'da Washington Antlaşması ile kurulan NATO bir kolektif savunma örgütü olarak bilinmektedir. Kurucu antlaşmanın özellikle 3., 4., ve 5. maddeleri önemlidir. Bu maddelerle üye ülkeler, ortak savunma için yeteneklerini geliştirmeye, herhangi bir üyenin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık ve güvenliği tehlikede olduğunda bir araya gelmeyi ve herhangi birine saldırıldığında bu saldırıya hepsine karşı yapılmış bir saldırı olarak kabul etmeyi taahhüt etmişlerdir.[26]

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişki 40 yılı aşkın bir süreye dayanır. Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak kurulduğu yıllarda, ortaklık için başvuran Türkiye, zaman zaman duraklayan ve zorlukla ilerleyen bu ilişkiyi, müzakere aşamasına kadar sürdürmüştür.

Türkiye ve Avrupa Birliği

DP, 31 Temmuz 1959'da AET'ye ortak üye olmak için topluluk konseyine başvurdu. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi ve Menderes, Zorlu, Polatkan'ın idamları üzerine Fransa cumhurbaşkanı Charles De Gaulle, Türkiye'nin üyeliğinin dondurulmasını istemiştir. AT ile görüşmeler Eylül 1959-Ekim 1960'da istişari olarak başladı. Askeri darbe yüzünden görüşmeler 1960'a kadar kesildi. Türkiye, gümrük birliği hedefiyle görüşmelerde yer aldı. 1963'e kadar görüşmeler yapıldı. 12 Eylül 1963'de Ankara Anlaşması imzalandı, gümrük birliğine dayalı ve ortak üye olan Türkiye'nin tam üyeliğini amaçlayan anlaşma idi. 22 Temmuz 1970'de Katma Protokol imzalandı. Türkiye 25 Aralık 1976'da tek taraflı kararla bütün yükümlülüklerini dondurdu. 21 Eylül 1979'da iki taraf, ilişkileri 5 yıllığına dondurdu. 6 Şubat 1980'de dışişleri bakanı Hayrettin Erkmen, Türkiye'nin tam üyelik için başvuruda bulunacağını açıkladı. Ancak, 12 Eylül 1980'deki askeri darbe ile ilişkiler 6 yıl daha donduruldu. Türk parlamenterlerin üyelikleri düşürüldü. Avrupa, Türkiye'den demokrasiye dönüş takvimi uygulamasını istedi. 1986'da ilişkiler tekrar başlatıldı. 1987'de uyum anlaşması yapıldı. 18 Aralık 1989'da AT Komisyonu Türkiye’nin tam üyelik başvurusu hakkındaki görüşünü açıklamış, topluluğun 1992'den önce yeni üye kabul etmeyeceğini belirtmiştir. 21 Ocak 1992'de iki taraf arasında teknik işbirliği programı imzalandı. 21 Ocak 1992'de çalışma programı Ankara'da imzalandı. 6 Mart 1995'de ortaklık konseyi kararında AB'ye Türkiye'nin gümrük birliği temelinde katılması AP'nin onay sürecine bağlandı. 2003 yılında Türkiye ile üyelik görüşmeleri başladı, ancak ucu açıklık ve hazmetme kapasitesi şartları konuldu, üyelik müzakere başlıkları 2005'de donduruldu. Papa ve Fransa, Almanya gibi kurucu üyelerin liderleri Türkiye'nin AB'ye girmesinin imkânsızlığını açıkladılar

Kıbrıs Harekâtı

Kıbrıs Harekâtı, 20 Temmuz 1974 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Garanti Anlaşması'nın III. maddesine istinaden gerçekleştirdiği askerî harekâtın adıdır.

1878'de Rusya karşısında zor durumda kalan Osmanlı Devleti, Kıbrıs’ın yönetimini geçici olarak İngiltere’ye verdi. I. Dünya Savaşı’nda da İngiltere, Kıbrıs’a el koydu. 1950'lerin sonlarında bağımsızlık hareketi başladı ve uluslararası anlaşmalara dayanan bir Türk-Rum Ortak Devleti kuruldu. Fakat Rumlar Kıbrıs Türkleri'nin kazanılmış haklarını ellerinden alma ve Kıbrıs’ın tüm yönetimine el koyma yoluna gittiler. Böylece uluslararası anlaşmaları ve Anayasayı çiğnediler. Cumhurbaşkanı III.Makarios 1963 yılında devletin kuruluş antlaşmalarını tek taraflı olarak fessetiğini açıkladı. Böylece Kıbrıs Cumhuriyeti tarih sahnesinden çekilmiş oldu. Fakat amaç Türkleri adadan uzaklaştırıp Enosis'i yani adayı Yunanistan'a ilhak etmekti. Türklere ve Türk köylerine yapılan saldırılar sonucu birçok insan hayatını kaybetti ve binlerce insan göç etmek durumunda kaldı.

15 Temmuz 1974'te Yunaistan'da da cunta'nın yaptığı darbe ile Makarios koltuğundan indirilerek iktidara el konuldu ve geçici bir süre için Nikos Sampson Cumhurbaşkanlığı’na getirildi. Amaç olan Enosis çalışmaları nedeni ile Türkiye garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 tarihinde adaya müdahale etti.

Türk kuvvetleri 22 Temmuz'da Girne'yi ele geçirdi. Türk paraşütçüleri Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa'nın Türk kesimine indi. Yunan birliklerinin Ada’da garantör olarak bulunan Türk birliğine saldırması ise, çarpışmaların Ada geneline yayılmasına neden oldu. 22 Temmuz akşamı Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes kararını kabul etti. Türk müdahalesi sonucu Yunanistan'daki cunta idaresi ve Kıbrıs Nikos Sampson Hükûmeti de yıkılmıştır.

Ancak 8 Ağustos'ta II. Cenevre Konferansı'nın yapılmakta olduğu zamanda Türklerin 'iyi niyet jesti' olarak Limasol ve Larnaka civarında bir miktar köyü boşaltmış olmalarına rağmen, Millî Muhafız Alayı ve EOKA-B işgal ettikleri yerleri tahliye etmedikleri gibi ellerindeki esirleri de serbest bırakmamışlardır.

Türkiye, Rum-Yunan hükûmetleriyle anlaşmanın mümkün olmadığı kararına vararak 14 Ağustos'ta başlayıp 16 Ağustos'ta sona eren üç günlük II. Barış Harekatını gerçekleştirdi. Apar topar ülkeye dönen Başbakan Bülent Ecevit, Milli Selamet Partisi kanadına ateşkesi kabul etmemeleri halinde hükümetin bozulacağını ifade etti. Bu ateşkes ile Erbakan'ın planı hayata geçmemiş oldu. Harekât neticesinde bir taraftan Magosa'ya diğer taraftan Lefke'ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi. İki harekatta toplam 498 Türk askeri, 70 Kıbrıslı Mücahit ve 270 Kıbrıs Türk’ü öldürüldü.

Ordu

Türk ordusunun kuruluş tarihi, Mete Han'ın M.Ö. 209'da düzenli orduya geçtiği tarih olarak alınır. Orta Asya’da başlayan uzun öykü, büyük göçlerin neden olduğu hareketlilikle tüm ana karalara yayılmıştı. Doğuda, Hun, Göktürk ve Uygur devletleri, Batıda ise 1040 yılında Oğuz kökenli Türklerin kurduğu başka bir Türk devleti Selçuklu İmparatorluğu, Türkleri dünyaya tanıtmış oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin aktif personel mevcudu 514.350'dir.İlgili yasalara göre görevi "2000'li yıllarda, yeni güvenlik sorunlarına ve sorunlara uygun şekilde tepki göstermek, belirsizliklere karşı hazır olmak, iç ve dış tehdit ve risklere karşı ülkenin güvenliğini sağlayabilmek için;

  • Caydırıcılık
  • Güvenlik / Harekat Ortamının Şekillendirilmesi
  • Savaş Dışı Harekat (Barışı Destekleme Harekatı,
  • Doğal Afet Yardım Harekatı ve İç Güvenlik Harekatı),
  • Kriz Yönetimi,
  • Sınırlı Güç Kullanımı,
  • Konvansiyonel Harp gibi faaliyetleri icra etmek"

olarak belirlenmiştir. Bu görevleri yerine getirebilmek için çok amaçlı birliklerin kurulması, sayısal fazlalık yerine teknolojik üstünlüğün kurulması, silah ve düzeneklerinin etkinliğini arttıracak teknolojik araştırmaların yapılması ve erken ikaz,elektronik harp, hava üstünlüğünün kurulması gibi ek görevleri de yapmaktadır.Türk ordusu Avrupa'da Rusya'dan sonra 2., dünyada ise en güçlü orduya sahip ülke olarak 4. sıradadır.NATO'da ise Amerika'dan sonra birliğin gücünü değiştirebilen 2. ülkedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri;

  • Kara,
  • Deniz,
  • Hava,
  • Jandarma ve
  • Sahil Güvenlik

komutanlıklarından oluşur.

Türkiye'de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın hükümleri gereğince herhangi bir sağlık sorunu olmayan her 20 yaşına gelen Türk genci askere alınır. Eğer 20 yaşına geldiği vakit okuluna devam ediyorsa askerliğini erteletir. En az 4 yıllık yüksek okul mezunları ordunun ihtiyacı ve adayın seçimine göre kısa dönem ya da yedeksubay olarak askerlik yaparlar. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde her Türk askerliğini beş ana şekilde gerçekleştirir;

Türk Hava Kuvvetleri

Türk Deniz Kuvvetleri

Türk Kara Kuvvetleri

Kara Kuvvetleri bünyesinde kullanılan
Yavuz misilleme füze taşıtı

  • 6 ay kısa dönem,
  • 12 ay yedek subay,
  • 15 ay er ve erbaş, (Erbaş ve er statüsünde sevk edilen yükümlülerin hizmet süresi.
  • Dövizle askerlik,
  • Bedelli askerlik,‘tir.

Türk Milleti

Atatürk; Türk Milleti'ni

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkı'na Türk Milleti

denir şeklinde açıklamaktadır.

Bugünkü Türk Milleti'nin temelleri, 20. yüzyılda gerileyen ve toprak kaybeden Osmanlı'nın kendini tanımlamasıyla ortaya çıkmıştır. 1912-13 yılında kaybedilen Balkan Savaşları sonunda Balkanlar'dan Anadolu'ya göçenlerle Türklük şuurunun gelişmesi, Türk Milleti'nin oluşmasında ilk olgudur. 1915'deki Çanakkale Savaşı ile de bugünkü Türk Milleti'nin karakteristik özellikleri ortaya çıkmıştır. Çanakkale Savaşı Türk Milleti'nin ne olduğunu özetleyen ikinci olgudur. Çanakkale'den sonra Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması "Türk Milleti"nin tanımlanmasında üçüncü olgudur.

Amerikalı Türkolog Carter V. Findley, Dünya Tarihinde Türkler adlı eserinde, bugünkü Anadolu Türkleri'ni; Orta Asya steplerinde başlayan ve Ankara'da son bulan bir otobüs yolculuğuna benzetir.

İstanbul'un en ünlü caddelerinden İstiklal Caddesi,
Haziran 2007

Otobüs Ankara'ya gelene kadar pekçok ara durakta durmuş ve bu ara duraklarda yolcuların kimileri inmiş ya da bazı yeni yolcular binmiş. Bu duraklarda Türkler pekçok kültürel etkileşime girmişler, yeni dinler tanımışlar fakat en önemli mirasları olan Türkçe'yi korumayı başarabilmişlerdir. Türkçe, Anadolu Türkleri'nin ve Milleti'nin anlamlandırılmasında temel etkenlerin başında gelmektedir. İkincisi otobüs pekçok durakta durmuş olsa da Orta Asya'da kurulan medeniyetin getirdiği sağlam kültürel birikim ve miras, kimliklerini korumak için dayanak olmuştur.

Türk ırkının temel yapı taşını "Orta Asya Türk kültürü" oluşturur. Bunun yanında Anadolu'dan kaynaklanan medeniyetler ile İslamın getirdiği medeniyetler de Türk Milleti içinde kendine yer edinmiştir.

Türk milliyetçiliği, dünyada geç gelişen milliyetçilik hareketlerinden birisidir. Türk milliyetçiliği Balkanlardaki ayrışmaların da etkisiyle 1910'dan itibaren güçlenmeye başlamıştır. Türk edebiyat, tiyatro ve diğer sanat eserlerinde aşırı milliyetçi duygular Batı dünyasına göre daha az görülür.

Demografi

Türkiye'nin En Kalabalık İlleri

2010 sayımı

  • İstanbul - 13.255.685
  • Ankara - 4.771.716
  • İzmir - 3.948.848
  • Bursa - 2.605.495
  • Adana - 2.085.225
  • Konya - 2.013.845
  • Antalya - 1.978.333
  • Gaziantep - 1.700.763
  • Şanlıurfa - 1.663.371
  • Mersin - 1.647.899
  • Kocaeli - 1.560.138
  • Diyarbakır - 1.528.958

Türkiye'nin 1927-2010 yılları arasındaki nüfus gelişimi

Nüfusun Yaşa Oranları

(2010 sayımı)

0 - 4 : 6,178,723
Erkek Kadın
5 - 9 : 6,131,118
Erkek Kadın
10 - 14 : 6,568,741
Erkek Kadın
15 - 19 : 6,277,307
Erkek Kadın
20 - 24 : 6,267,787
Erkek Kadın
25 - 29 : 6,437,922
Erkek Kadın
30 - 34 : 6,209,967
Erkek Kadın
35 - 39 : 5,566,117
Erkek Kadın
40 - 44 : 4,594,723
Erkek Kadın
45 - 49 : 4,700,291
Erkek Kadın
50 - 54 : 3,706,289
Erkek Kadın
55 - 59 : 3,264,313
Erkek Kadın
60 - 64 : 2,491,954
Erkek Kadın
65 - 69 : 1,807,292
Erkek Kadın
70 - 74 : 1,420,784
Erkek Kadın
75 - 79 : 1,118,047
Erkek Kadın
80 - 84 : 664,301
Erkek Kadın
85 - 89 : 244,362
Erkek Kadın
90+ : 72,950
Erkek Kadın

Türkiye

Demografi

Yil

Nüfus

Yillik artis(%)

1927

13.648.987

-

1935

16.158.567

2,29

1940

17.821.543

2,05

1945

18.790.987

1,08

1950

20.947.155

2,29

1955

24.065.543

2,97

1960

27.755.532

3,06

1965

31.391.651

2,62

1970

35.605.653

2,68

1975

40.348.789

2,66

1980

44.737.321

2,17

1985

50.664.654

2,64

1990

56.473.653

2,29

2000

67.804.543

2,00

2010

73.722.988

0,87

İnanç

T.C. vatandaşlarının büyük bir kısmı Müslümandır. Müslüman vatandaşların çoğunluğu Sünni mezhebindendir, Sünnilerin çoğu Hanefi'dir. Türkiye'de Sünni mezhebinden sonra sonra, Alevilik inancı ikincil çoğunluğu kapsar. Türkiye'deki Alevilerin büyük bir kısmı Sivas, Tokat, Erzincan, Malatya ve Tunceli kökenlidir. Bunların haricinde Şafii ve Caferi gibi diğer mezheplere dahil vatandaşlar da mevcuttur.

Toplam nüfusun çok küçük bir oranını Türkiye'nin toplam nüfusunun %0.2'den az olan azınlık statüsünde bulunan ve tarih boyunca gayrimüslim olarak tanımlanan Hıristiyanlar ve Museviler oluşturur. Bunlar 50.000 Ermeni Gregoryen 25.114 Musevi, 17.194 Süryani (Azınlık statüsünde bulunmamaktadır), 2.270 Rum Ortodoks ve yaklaşık

Sultan Ahmet Camisi

5.628 diğer çeşitli din ve mezheplerden insanlardır (Katolik, Arap Ortodoks, Keldani, vs).[34] Ateist ve dinsizlerin nüfusa oranları ise %2,5 civarındadır.

Türkiye laik bir ülkedir. Dinsel veya etnik özelliğe sahip bir siyasi parti kurulması anayasaya aykırıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında dinin devlet denetimi dışında yürütülemeyeceği kanaatine varılarak, devlet tarafından denetlenmesi gerektiği kararlaştırılmıştır. Buna dayanarak 3 Mart 1924 tarihinde Başbakanlığa bağlı bir teşkilat olarak Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.

Dini inanç veya inanmama, dini kuralları şahıs olarak uygulama veya uygulamama özgürlüğü Anayasa'nın korumasındadır. 1923'ten önce geçerli olan dini kanunlar tamamen geçerlilikten kaldırılmıştır.

Osmanlı Devleti'nde resmî aidiyet unsuru olan 'Müslüman' kavramı 1923'ten beri kullanılmaz. Bu aidiyetin (iyelik) yerine, milli aidiyet (iyelik) olan 'Türk' kavramı getirilmiştir.

Türkiye'deki Rum Ortodoks, gayrimüslim nüfusun büyük bir kısmı, Lozan Antlaşması gereği Yunanistan'a göç etmiştir. Batı Trakya'da yaşayan Müslümanlar ile İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'da yaşayan Rumlar mübadele dışında bırakılmıştır. Balkanlar'da ve Kafkasya'da yaşayan Müslüman topluluklar da Slav - Ortodoks güçleri tarafından Türkiye'ye sürülmüş ya da Türkiye'ye kaçmak zorunda bırakılmıştır.

Son Güncelleme : 10 Mayıs 2011